“21 gün kaldı.” Güzelliğin maskesi, ölümün makyajı olur mu hiç? Peggy ve Veronika, bir allık paletinin ardındaki sırla yüzleşmek zorunda. Geri sayım başladı. Her ton, yeni bir kurbanı boyuyor. Gizem gerilim dolu bu kurguda tüylerinizin ürpermesine hazır olun.

Kendine gözetmen diyen, bilmeceler sormayı seven bir psikopat ve amansız oyunları. Tüylerinizin diken diken olmasına hazır olun! Soruların cevabını bilemezseniz eğer ne olur? Ya da saçma sandığınız sorular yaşamınıza mâl olabilir mi? İşte hepsinin cevabı için...

Sadece kuru bir taş mezarda ölüme inanmadan ölmüş bir genç adam, onun sol yanında asıl babası olmayan Led Harrison ve hemen yanında da genç yaşta hamile bırakılarak evlendirildiğinde Led tarafından evlenilerek sahiplenilen ancak saf masum bir çocuk olup yüreğiyle acılara dayanamayan intihar sonucu ölmüş, zavallı küçük bir genç kız, yatmaktadır. Bu genç kız Anna Hunter ya da Anna Harrison 'dur. Sonra da böyle bir sürü ölü insan dizisi vardır, bazı günlerde bu insanlar hatırlanır ama genelde unutulmaları tercih edilir. Bununla beraber bu üç mezar garip bir gerekçeyle bağlanmış demir halkalar gibi, sadece bazen birbirlerine çarpmış bazen birbirlerine sarılmıştır. Ama sonunda bu üç halka da boş olan çubuktan kayıp gitmiş, yere yuvarlanmıştır. Blue Maddy balığı efsanesi, kimine göre gerçek kimine göre sahtekarca bir söylemdir ancak herkes bu efsaneye ömrü boyunca tek bir an da olsa inanmak ister. Belki Anna Hunter'in dediği gibi kuşak yere düşmüş ve genç Blue Maddy affedilme şansı kazanmıştı, belki de affedilme olmamış, Jack Harrison onu hiçbir zaman sevmemişti. Büyük bir dürüstlükle belki yalnız ona duyduğu ilgiyi gerçek anlamıyla tarif etmiş, gerçekten de sadece Sweethy'i merak etmişti. Jack Harrison sevmeyi bilmiyordu, defterinde yazılan en son yazının arasında da ufak bir notta Lisa'ya sesleniyor, onu ablası gibi gördüğünden bahsediyordu. Sadece onun kendinden büyük bir kadının şefkatinden etkilenmişti. Jack Harrison, sadece bir efsaneye inanarak yaşadı ancak öldüğünde, öldüğünü bilmeyecek kadar ölüme inanmadı. Belki de dediği gibi o hiç ölmedi, öteki bir dünyaya gitmedi. Jack Harrison sadece kendi dünyasına aitti. Belki de düşündüğünün aksine öldü, başka bir dünyaya gitti. Öteki bir dünyada ise mutluluk aradı ama bulamadı.

Antarktika’nın donmuş beyazlarında sadece hız değil, insan sınırları test ediliyor. Rhae ve Axel, ölümcül bir rekabetin ortasında hırs ve vicdan savaşı veriyor. Ama zafer, düşündüklerinden çok daha ağır bir bedelle geliyor. Axel’in düşüşü ve Rhae’nin iç hesaplaşması, sizi de kendi ahlaki sınırlarınızı sorgulamaya davet ediyor. Hırsın karanlık yüzüyle yüzleşmeye hazır mısınız?