KANLI TOHUM [KUMA+21]Updated at Dec 10, 2025, 10:56
Volkan, annesine isyan etti. "Olur mu öyle şey anne?" diye haykırdı, yüzünde inançsızlık ve iğrenme ifadesiyle. "O benim yengem! Tufan'ın karısı! Ben onunla aynı yatağa nasıl girerim? Bu, ağabeyime, onun hatırasına ihanet etmek gibi bir şey!"
Gülizar Ana, oğlunun gözlerinin içine baktı. Gözlerinde acıma yoktu, sadece demirden bir irade vardı. "İhanet mi? Asıl ihanet, onun adının toprakta unutulup gitmesi olur! Sen, onun kanını, onun adını yaşatacaksın. Bu, senin borcun. Hem, Berivan bu evden giderse, kim bakacak bana? Sen mi? Tarladan, hayvanlardan artan vakit mi kalacak? O burada, benim yanımda kalacak. Ve bu evde bir bebeğin sesi yükselecek. Tufan'ın bebeğinin."
Volkan'ın itirazları, annesinin değişmez gerçeği karşısında eriyip gidiyordu. "Ama Dilan... Dilan ne olacak?" diye mırıldandı çaresizce.
Dilan... Volkan'ın karısı, sessiz, çalışkan, gözlerinde hep bir tedirginlikle dolaşan Dilan. Bu haberi duyduğunda, önce anlam veremedi. Sonra yavaş yavaş, kocasının, kayınbiraderinin dul karısıyla evlendirilmek istendiğini anladığında, yüreğine bir buz kütlesi saplandı. Bu, onun konumuna, varlığına yapılmış en büyük hakaretti. Kuma getirilmekti. İkinci kadın olmak, evinde, kocasını bir başkasıyla, hem de hiç beklenmedik biriyle paylaşmaktı.
Gülizar Ana'nın karşısına çıktığında, elleri titriyordu. "Ana Bu doğru mu? Volkan'ı... Berivan'la mı evlendireceksiniz?"
Gülizar Ana, onu hiç kıpırdamadan süzdü. "Evet, Dilan. Bu evin, bu ailenin devamı için gerekli. Sen de anlayış göstermelisin. Sen zaten bu evin gelinisin. Hiçbir şey değişmeyecek."
"Hiçbir şey mi değişmeyecek?" diye fısıldadı Dilan, gözleri dolarak. "Ben... Ben ne olacağım? Bu nasıl bir şey? Kocam..."
"Kocan yanında olacak!" diye keskin bir tonla girdi Gülizar Ana. "Sen evin hanımısın. Berivan da... O da bu evin bir ferdi olacak. Bu, aşiretin kararı. Töre böyle."
"Töre mi?" diye sordu Dilan, sesi ilk kez bu kadar sert çıkmıştı. "Bu töre değil, zulüm! Ben razı olmuyorum! Asla!"
Gülizar Ana'nın yüzü gerginleşti. "Razı olmak zorunda değilsin. Sadece boyun eğeceksin. Bu evde benim sözüm geçer. Ve ben, Tufan'ımın soyunun sürmesini istiyorum. Senin çocuğun olmadı. Bu, en doğru yol."
"Çocuk..." diye inledi Dilan. Bu kelime, onun en hassas, en acı noktasına basmıştı. Yıllardır çocuk sahibi olamamanın ezikliği, şimdi onu bu zulmün ortağı yapmak için kullanılıyordu. Odayı terk etti, yüreği paramparça, kendini bir hiç gibi hissederek.
Bu fırtınanın tam ortasında, her şeyin bir eşya gibi alınıp satıldığı, planlandığı Berivan ise, adeta bir tahta kukla gibiydi. Kimse onun fikrini sormamıştı. Onun duyguları, istekleri, korkuları hiç mi hiç önemli değildi. Gülizar Ana, bir akşam onu odasına çağırdı ve olacakları, bir emir verir gibi anlattı.
"Volkan'la evleneceksin," dedi, odanın loşluğunda sesi metalik ve soğuk. "Bu evde kalacaksın. Bana bakacaksın. Ve Tufan'ımın çocuğunu doğuracaksın. Anladın mı?"
Berivan, yere bakıyordu. İçinde bir şeyler kırılıyor, dağılıyordu. Tufan'ın anısı, şimdi onu başka bir erkeğin, hem de onun kardeşinin kollarına itmek için kullanılıyordu. Bu, Tufan'a yapılan son ihanetti. Ama hayır, ihanet değildi. Çünkü ihanet etmek için bir irade gerekirdi. Onun iradesi yoktu ki. O, sadece Gülizar Ana'nın öfkesi ve aşiretin töresi arasında öğütülen bir buğday tanesiydi. Hiçbir şey söylemedi. Sessizce başını eğdi. Bu, onun teslimiyetinin, çaresizliğinin en ağır ifadesiydi.
Volkan, Dilan'ın ağlayışlarını, Berivan'ın donuk sessizliğini gördükçe içi parçalanıyordu. Annesine yalvardı, bu fikirden vazgeçmesi için. Ama Gülizar Ana'nın kararı okyanusa kazınmış yazı gibiydi. "Hazırlanın," dedi bir akşam yemeğinde, herkese bakarak. "Düğün, gelecek hafta. Aşiret büyükleri de gelecek. Küçük, sade bir tören olacak."
Dilan, tabağına bakakaldı, yutkundu. Volkan, yumruklarını sıktı. Berivan, boşluğa bakmaya devam etti.
Ve böylece, bir düğün hazırlığı değil, bir idam mahkumunun son yemeği gibi bir atmosfer sardı evi. Gülizar Ana, sandıktan çıkardığı eski bir gelinliği Berivan'ın önüne attı. "Bunu giyeceksin," dedi. Dikişler gevşemiş, rengi solmuştu. Berivan ona baktı. O gelinlik, bir zamanlar umutları, sevgisi, Tufan'ın sıcak gülüşüyle dolu olan genç kızı değil, sadece Gülizar Ana'nın karanlık planının bir uzantısını giyecekti.
Düğün gecesi yaklaştıkça evdeki gerilim dayanılmaz bir hal aldı. Dilan, odasına kapandı. Volkan, sürekli dışarıda, tarlalarda dolaşıyordu. Berivan ise, kendi sonunun bekçisi gibi, pencerenin yanında oturuyor, dışarıdaki karanlığı seyrediyordu.
Gülizar Ana ise, hiç olmadığı kadar hareketli, hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordu kendini. Oğlunun intikamını alıyor, soyunu sürdürüyor, aşireti susturuyor ve kontrolü elinde tutuyordu. Bu, onun zaferiydi. Acısının, onu ne hale getirdiğini göremiyordu. Göremediği bir diğer şey ise, bu zoraki evliliğin, evin temellerine ekeceği nefret, acı ve yıkım tohumlarıydı. Tufan'ın anısı, belki bir çocukla yaşayacaktı, ama bu çocuk, sevgisizliğin, zoraki bir birleşmenin ve derin bir mutsuzluğun gölgesinde doğacaktı.