27 yaşında evli ve kocasına çok aşık bir kadın.
Defne\'nin annesi.
Aşka tüm kalbi ile inanan ve bunu iliklerine kadar yaşayan şanslı bir insan.
Aşırı duygusal klasik bir balık burcu.
Yazar olmaktan önce sıkı bir okuyucu.
Çeyizi kitapları olan deli bir kitap aşığı...
Hikayelerin İnstagram Hesabı: guzelsevenadamlarr
Alaz hızla yanından uzaklaşan genç kıza baktı. Belki bırakması gerekiyordu kızı ama yapamadı. Birkaç büyük adım atıp kızı kolundan yakaladı ve kendine çevirdi.
Gökyüzünü andıran gözlerinde çakan şimşekleri gördüğünde Alaz’ın nefesi kesildi.
‘Bıraksana kolumu!’
‘Bırakmam.’
Adamın sakinliği kızı daha çok delirtiyordu.
‘Neden ya neden! Ne istiyorsun benden?’
‘Seni.’
Adam daha fazla kendine engel olamadı. Haftalardır aklından çıkmayan kırmızı dudaklara mühürledi kendini.
İşte o anda iki kalbin şarkısı başladı.
Birini ne kadar çok sevebilirsiniz?
Ya da birini ne kadar çok bekleyebilirsiniz?
Hiçbir şeyden haberiniz olmadan kalbinizi verdiğiniz kişinin, kalbinin başka birine ait olduğunu öğrenseniz ne yapardınız?
Eğer tüm bunların cevabını merak ediyorsanız sizleri kalbimin kapılarını aralamaya davet ediyorum...
Benliğini kaybetmiş, adını bile unutmuş, gencecik yaşında boyundan büyük acılara boğulmuş, kendini kirli sanan bir kadın.
İstediği her başarıyı elde etmiş, mükemmel bir hayata sahip olan, her istediğini gerçekleştirmiş bir adam.
Kader bu iki hayatı karşılaştırdığında çoktan onlar için yazılan senaryo oynamaya başlamıştı.
Kadının ve adamın ise aklında tek bir soru vardı;
"Bir oyun ne kadar kirli olabilir?"
Ben Ela…
Daha küçücük yaşında hayatın nasıl bir şey olduğunu bilmeden kimsesizliğe mahkum edildim.
Yalnızlık ve sevgisizlikle büyütüldüm.
Tam her şeyin değiştiğine inandığım, sevileceğimi sandığım anda bir kez da parçalara ayrıldım.
Ama bu kez öyle çok parçalandım ki tekrar toparlanamadım.
Hala eksik olan parçalarımla küllerimden doğmaya çalışan yalnız bir kadınım…
Burası benim Mefhum’um.
***
“Anlat bakalım Ela kimdir?” Duyduğum soru ile yüzümde acı bir gülümseme peydah oldu.
Keskin mavi gözler dikkatli bir şekilde beni incelerken zar zor;
“Bende bilmiyorum ki. Ela’yı kaybedeli çok uzun zaman oldu. Sen söyle Ela kimdir? Nasıl biridir?” Demeyi başardım.
***
Sizler benim Mefhum’umu okumaya hazır mısınız?
*Mefhum: Geçmiş, mazi.
Gümbet mahallesinde yeni bir güne haberci olarak doğan güneş ile Çiçek tatlı uykusundan uyandı.
Her zamankinde farklı bir gün olmadığını düşünerek yatağından kalkarken hayatın onun için neler hazırladığından bir haberdi.
***
İşi için geldiği yerde hayatının bambaşka bir hale düşüneceğini bilseydi acaba yine de gelir miydi Selim?
Tek istediği sakin ve iş dolu bir hayat iken kendini tatlı mı tatlı bir cadının kalbinde buluverdi.
Bakalım bu iki zıt insan yan yana geldiğinde neler olacak?
Eğer siz de merak ediyorsanız Çiçek ve Selim'in hikayesine davetlisiniz...
“Neden böyle yapıyorsun Egemen?” Derken sesim ağlamaklı çıkmıştı.
Gözlerim dolu dolu olsa da inatla kendimi tutuyorum. Ağlamayacağım!
Egemen bana döndüğünde, kahve gözlerinde gördüğüm kararlılık canımı acıttı.
“Anlamıyorsun değil mi Gülce?”
“Anlamıyorum!”
“Ama anlamak zorundasın. Ben bir katilim Gülce.” Dediğinde;
“Sen katil değilsin. Kimseyi öldürmedin.” Diye itiraz ettim.
Alayla gülerek;
“Evet birini öldürmedim, belki ellerime hiç kan bulaşmadı ama ben katilim. Çünkü bu dudaklar birçok adamın ölüm emrini verdi!” Dediğinde titredim.
“Değilsin. Sen katil değilsin!”
“Kabul et artık Gülce! Ben elinde kan olmayan bir katilim!”
“O zaman bende katilim.” Dediğimde anlamayan gözlerle bana baktı.
“Bende düşüncelerimde milyonlarca kez babamı öldürdüm, ona işkenceler ettim. O zaman bende ellerinde kan olmayan ama düşüncelerinde katil olan biriyim!”
Sen güzel Safderun’um. Ben ise karanlıklar içinde bir Vaveyla. Bu birleşim ancak büyük bir yıkım getirir…
Tüm hayatı işi olan bir kadın…
Hayatını oğluna adamış bir adam…
Kaderin tüm kötülüklerinden habersiz küçük bir çocuk…
Bu üç kişiyi bir araya getirecek tek şey ise; Sevgi.
Bu hikayede kader senarist,
hayat yönetmen,
biz ise başrol oyuncularıyız…
Bazı adamlar, incitmeden sevemezdi.
Kırardı, dökerdi, yangınlar bırakırdı arkalarında.
Bazı adamlarsa, tüm geçmişi unutturur, parmak uçlarından öperdi.
Cemal SÜREYYA
Ne de güzel demiş, aşkı ne de güzel anlatmış Cemal Süreyya. Hayat böyle değil mi zaten? Kırılırız, dökülürüz, inciniriz. Sonra biri gelir ve tüm dağınıklığı toparlar.
Bu şiir bu hikayeyi özetliyor lakin tek fark ile. Bu sefer bir kadın öpecek parmak uçlarından. Parmak uçlarına kadar kırılmış bir adamı öpecek bıkmadan.
Demeyin erkek kırılır mı diye. Onlarda kırılır fakat belli edemezler. Onun yerine uzaklaşırlar, soğuklaşırlar, güvensizleşirler. Bu adam kırık her yerinden. Tek bir sağlam noktası yok. Kendinden vazgeçti bu adam. Ama kadın geldi. Dayanamadı adamın kırıklıklarına toparladı adamı. Belki kendi de çok kırıldı ama hem adamın hem kendinin kırıklarını topladı kadın. O zaman ‘Bazı kadınlar, tüm geçmişi unutturur, parmak uçlarından öperdi.’ Diyelim.
Ve sizleri bu Adam ile Kadının hikayesine davet edelim…